Barış algısı
Fotoğraf: Envato
7 Haziran sonrası yaratılan şiddet ortamı, fişleme genelgeleri ve ödüllü muhbirlik müessesesi gibi ilave tedbirlerle derinleşiyor. Aslında geniş kesimlerin, farklı gerekçelerle de olsa, ortaya koyduğu tepkiler, sürdürülen politikaların toplumsal tabanının giderek daraldığını gösteriyor. Buna karşılık devlet dili ve üslubu ise, her geçen gün daha fazla keskinleşirken, “hain” kontenjanı da gün geçtikçe genişliyor.
Sürdürülen operasyonların birlik-dirlik ve beraberliğimizin “teminatı” olduğuna hiç kimse ikna olmasa da, gerek sistematik biçimde yürütülen kutuplaştırma politikaları, gerekse ilave tedbirlerle daha da daraltılan toplumsal dayanışma alanı, farklı kesimlerin bir arada durmasını zorlaştırıyor.
Öte yandan, eşitlik perspektifinden yoksun bir toplumsal bütünleşme algısı, algılayanın politik tercihleri doğrultusunda tanımladığı kullanışlı bir siyasal argüman olmaktan öteye gidemiyor. Bu bağlamda hak temelli bir bütünleşmeden ziyade ‘ortak değerler’ etrafında sağlanan mutabakat, değeri ortaklaşmayanı ötekileştirirken çoğu zaman ötekinin düşmanlaştırılması ve “düşmanın” ortadan kaldırılmasına dayalı bir “barış” anlayışını beraberinde getiriyor.
Bu çerçevede barış hakkı en iyi ihtimalle bir hümanizm konusu halini alırken, ortak yaşam alanının eşitlik koşullarını da egemenin hümanistlik derecesi belirliyor.
Sinop Üniversitesi’nden iki akademisyenin Türkiyeli ve Macaristanlı üniversite öğrencilerinin barış kavramına ilişkin algılarını karşılaştırdığı çalışmanın sonuçları bu bakımdan oldukça çarpıcı. Buna göre Türkiyeli öğrenciler barış tanımlarında, barışın olmazsa olmazı olarak ifade edilen adalet, insan haklarına saygı, ayrımcılık ve ön yargıdan kaçınmak gibi kavramlara yer vermiyor.
Bununla beraber öğrencilerin %30’u barışı “düşmanın olmayışı” olarak tanımlamış. Yani karşıtlık koşullarından ziyade karşıtın olmamasına dayalı bir barış algısı söz konusu.
Çalışmanın sonuçlarına göre Türkiyeli öğrencilerin evrensel barış konusuna ilişkin görüşleri de hukuk kavramına temas etmiyor. Öğrencilerin yüzde 40’ı evrensel barışı ayırım yapmamak olarak tanımlarken bunun temeline hoşgörüyü koyuyor. Buna karşılık Macaristanlı öğrencilerin yüzde 40’ı ise evrensel barışı “hak ve eşitlik çerçevesinde özgürce yaşamak” olarak tanımlıyor. Yapılan bu akademik çalışmada da vurgulandığı üzere barış; her şeyden önce yokluğunda onun için mücadele edilmesini gerektiriyor.
Ve bu mücadelenin hiçbir özgün değer ve politika tercihine indirgenemeyecek bir toplumsal hak mücadelesi olduğunun da tekrar tekrar altını çizmek gerekiyor.*
* Adı geçen çalışma: İmamoğlu ve Bayraktar (2014), “Türk ve Macar Üniversite Öğrencilerinin Barış Kavramına İlişkin Algılarının Karşılaştırılması”, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.4, S.1 http://joiss.karabuk.edu.tr/Makaleler/1628313890_3.%20Vehbi%20%C4%B0mamo%C4%9Flu-G%C3%B6zde%20Bayraktar.pdf
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50